Bir
kişilik sorunu olan narsisizm, günümüzde yazılı ve sözlü medyada,
sosyal paylaşım ağlarında, bireylerin günlük konuşma dilinde sıklıkla
rastladığımız; ancak yanlış yorumlamaya oldukça açık bir kavram. Oldukça
ilgi çeken ve merak edilen bu kavrama ilişkin doğru bilgiler edinmenin
önemi büyük. Narsisizmin ne olduğu, bu kişilik yapısına sahip insanların
hangi özellikleri taşıdığı ve bunların nasıl ortaya çıktığı, tedavi
seçenekleri gibi başlıkları incelemek üzere Ajans Psikoloji olarak
psikiyatrist Dr. Timur Oğuz ile bir sohbet gerçekleştirdik.
Uzman Psikolog Özge Erel: Narsisizm kavramını artık
gündelik dilde sıklıkla kullanıyoruz. Ancak halk arasında ve medyada
dahi bilimsel tanımından ve açıklamalarından farklı şekilde
kullanıldığını da görüyoruz. Öncelikle narsisizmi bize açıklayabilir
misiniz? Kimlere narsistik denir ve narsisizmin tipleri var mıdır?Dr. Timur Oğuz: Bir kişiye narsistik diyebilmemiz için bazı kişilik özelliklerinin bir arada ve her bir kişilik özelliğinin de belirgin düzeyde olması gerekir. Ayrıca, narsistik olarak teşhis ettiğimiz bir kişinin bu kişilik özellikleri onun sosyal ilişkilerinde ya da kendi iç dünyasında önemli sorunlara sebep olmalıdır.
Kabaca söylersek; narsistik kişiliği olan bir insan kendine gerçek durumu ile bağdaşmayan bir önem atfeder. Eleştiriye katlanmakta çok zorlanır. Hareket ve düşünceleri büyüklenicidir ve aslında hak etmediği şeyleri bile hak ettiklerini düşünür. Örneğin; karşılığında hiçbir şey yapmasa da sevgi, saygı ve takdir ister. Bu konuda eskilerin değişi ile “kıymeti kendinden menkul” bir değerlilik duygusu hisseder. Hayran olunmaya yönelik çok güçlü bir arzusu vardır. Diğer insanların durum ve duygularına eşduyum (empati) yapma yeteneği çok sınırlı ve hatta bazen hiç yoktur.
Narsisistik kişilik özellikleri olanlar konusundaki önemli bir ayrım; kendisini ve diğer insanları iki aşırı uçta görme eğiliminde olan, ruh halinde şiddetli çalkalanmalar olan “sınırda ti”p grubu ve daha az çalkantılı bir ruhsal yapısı olan “nevrotik tip” grubu arasındadır. Diğer önemli bir ayrım ise; daha katı ve aşağılayıcı tip olan “kalın derili tip” ile daha kırılgan bir yapısı olduğu izlenimi veren “ince derili tip” narsistik kişilerdir. Bir önemli bir ayrım olarak da çocuksu ve çocuksu olmayan iki ayrı tipolojiye işaret etmek yerinde olacaktır.
Ö.E.: Peki kimlere narsist/narsisist demekten kaçınmalıyız? Örneğin kendine çok güveni olan, kendini seven kişiler için bu tabirin kullanabildiğine şahit oluyoruz.
T. O.: Narsisizm ile ilgili en önemli husus tarif edilen kişilik özelliklerinin bazılarının her insanda belli derecelerde olmasıdır. Kanımca ne kadar değerliyim sorusu bütün insanların kendine sürekli olarak sorduğu bir sorudur. Bu durum psikanalitik terminolojide benlik değeri regülasyonu sorunları olarak adlandırılır. Bu nedenledir ki narsisistik özellikteki insanlarda gördüğümüz sorunları daha düşük sayı ve yoğunlukta başka insanlarda da görebiliriz. Burada dikkat edilmesi gereken nokta bu sorunların belirgin bir küme oluşturup oluşturmadığı ve her birinin hangi şiddette olduğudur. Bu açıdan bakıldığı zaman bir insan yalnızca kendine çok güveniyor diye ona narsisistik kişilikli demek doğru olmayacaktır.
Ö. E.: Narsisist kişilerin sosyal anlamda yaşadığı en belirgin sıkıntılar nelerdir?
T. O.: Narsisistik yapıdaki kişilerin yaşadığı en önemli sorun diğer insanlarla içten, karşılıklı sevgi ve özen içeren ilişkiler kurmaktaki güçlükleridir. Hayatı anlamlı kılan ve insana ruhsal enerjiyi veren, diğer insanlarla kurduğumuz yakın ilişkilerdir. Bir insanın sürekli kendisi ile ilgili olması, sürekli büyüklenmesi, aşağılayıcı olması, diğer insanlara eşduyum yapamaması bu kişinin nitelikli ve derin ilişkiler kurmasını engelleyecektir. Büyük olasılıkla etrafındaki insanlar zamanla ondan uzaklaşacaklardır.
Ö. E.: Narsisizmle özdeşleştirdiğimiz özellikler daha çok olumsuz. Narsisizmde olumlu hangi özellikleri görüyoruz, bu konuda bilgi verebilir misiniz?
T. O.: Esasen narsisistik kişilik yapısında olumlu bir özellik görmek biraz zor olsa da narsisistik özelliklerin siyaset, sanat, akademi, iş dünyası gibi bazı alanlarda başarıya ulaşmaya yardımcı bazı taraflarının olduğunu söylemek mümkün gözüküyor.
Örneğin narsisizmin getirdiği bir karizma, siyasetçilerin etraflarına taraftar toplamalarına yardımcı olabilir ya da eşduyum yapma yeteneklerinin olmayışı siyaset merdivenlerini acımasızca tırmanmalarını sağlayabilir. Genel olarak baktığımızda ise, örneğin, bir narsisistin aşırı olsa da kendine güveniyor olması bazı kritik noktalarda geri çekilmeyip yoluna devam edebilmesine ve en sonunda da başarılı sonuçlar alabilmesine yardımcı olabilir ya da sahip olduğu savunma düzenekleri onu uzunca bir süre depresyona karşı koruyabilir.
Ö. E.: Peki narsisizmin ortaya çıkmasında etkili olan en önemli faktörler neler?
T. O.: Bu konuda net bir şey söylemek güç ancak en önemli etkenin çocukluk döneminde ebeveynlerle olan ilişkilerde yaşananlar olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Ö. E.: Peki bu kişilerin yaşam öykülerine baktığımızda ortak yaşantılar görmek mümkün mü?
T. O.: Yaşam öykülerinde benzerlikler görmek olasıdır. Esasen dört ana grup tanımlamak da olasıdır. Bunlardan birincisi çocuğa sürekli olarak sen çok değerlisin mesajının verildiği durumlardır. Bu tür durumlarda çocuk gerçekdışı bir düzeyde olmak üzere kendini çok değerli görür ve bütün dünyanın da kendisine buna uygun bir biçimde davranmasını ister. Bunlara ‘özel çocuklar ’ diyebiliriz.
Bir başka önemli durum ise çocukluk çağında sürekli olarak utandırılıp aşağılanmış olan çocuğun zaman içinde bir savunma düzeneği olarak geliştirdiği büyüklenicilik ya da kendi değerliliği ile aşırı bir uğraş içinde olduğu durumdur. Bunlara utandırılmış çocuklar diyebiliriz.
Üçüncü durum sürekli olarak her istediği yapılmış olan şımartılmış çocuklardır. Dördüncü ve son grup ise çocukken yakınları –ve belki de toplum- tarafından yoğun reddedilme deneyimleri yaşamış bulunan reddedilmiş çocuklar olarak tanımlanabilir.
Ö. E.: Gelelim cinsiyet farklılıklarına. Narsisizmin görülme sıklığı ve yaşanma şekli açısından kadın ve erkek arasında farklılıklar var mı?
T. O.: Narsisistik kişilik bozukluğu erkeklerde daha fazla görülür. Bazı küçük farklar söz konusu olabilse de temel narsisistik kişilik özelliklerinin kadınlar ve erkeklerde aynı olduğunu söylemek yerinde olacaktır.
Ö. E.: Çevresinde narsistik kişilik yapısına sahip arkadaşları, tanıdıkları ve hatta aile bireyleri olan bir çok insan var. Bu insanlar yakınlarına nasıl davranmalı? Bu konuda önerileriniz neler olabilir?
T. O.: Belirgin narsisistik özellikleri olan birisi ile ilişki sürdürmek dünyadaki en zor şeylerden biridir. Tanım gereği bir narsisist ilişkide benmerkezci, bencil, ezici, aşağılayıcı, anlayışsız, duyarsız, acımasız veya aşırı öfkeli olabilir. Bu türden özellikleri olan bir kişi ile nitelikli ve doyumlu bir ilişki kurmak hemen hemen imkânsızdır. Bu nedenledir ki böyle biri ile yakın ilişkiye mümkünse girmemek en iyi seçenektir. Bununla birlikte bazen böyle bir kişi ile ilişki kaçınılmaz olabilir. Örneğin bu kişi patronunuz veya yakın bir akrabanız ya da ayrılmanın çeşitli nedenlerle daha iyi bir seçenek olmadığı eşiniz olabilir. Bu gibi zorunlu bir birliktelik durumunda karşıdaki narsisistik kişinin kendini aşağılanmış ya da küçümsenmiş hissedebileceği söz ve tavırlardan kaçınırken kendinizi de ona aşağılatıp ezdirmemek gibi bir zorlu dengede yürümeye çalışmak gerekir ki bu hiç de kolay bir şey değildir. Ancak ne yazık ki bunun başka da yolu yoktur. En çok gördüğümüz durumlardan biri narsisistik bir kişiyle sevgili ilişkisi içinde yaşanan ağır zorluklardır. Bazı insanlar narsisistik kişilere şiddetli bir çekim hissederler ve hatta bazen sanki onun uydusu/kölesi gibi davranırlar. Böyle bir durumda olan kişinin neden böyle yaptığını iyi anlayıp analiz etmesi gerekir.
Ö. E.: Peki narsistik kişiliğe sahip bireyler için uygulanan ve önerilen müdahale yöntemleri neler? Siz bu kişilerle hangi yöntemler aracılığı ile (örneğin medikal destek, psikoterapi) çalışıyorsunuz?
T. O.: Narsisistik kişilikte bir numaralı tedavi yöntemi psikoterapidir ve bu konuda en fazla bilgi birikiminin olduğu terapiler psikodinamik (psikanalitik) terapilerdir. Ben de en çok bu yöntemi kullanıyorum. Narsisistik bir kişiyle psikoterapi çok zorludur ve tedaviden çok erken dönemlerde kopmalar çok görüldüğü gibi sonuçlar konusunda da fazla iyimser olmamak gerekir. Bazen ilaç desteği de gerekebilir ama bu, kişiliğin kendisini düzeltmeyi amaçlamaz; ona eşlik edebilecek –depresyon gibi- başka psikopatolojileri düzeltmek amacıyla kullanılır.
Ö. E.: Son olarak konuyla eklemek istediğiniz şeyler var mı?
T. O.: Benlik değeri regülasyonu sorunlarını evrensel, hatta bir bakıma varoluşsal sorunlar olarak görmek olasıdır. Narsisistik kişiler yalnızca bu sorunları çok daha şiddetli yaşayan insanlardır. Klinisyenler bu meselelere bu geniş çerçeveden bakmalıdırlar diye düşünüyorum. Kanımca bu geniş çerçeveli bakış terapistin klinik pratiğinde olumlu bir sıçramaya neden olacaktır.
No comments:
Post a Comment