Avusturyalı bir psikiyatr olan Frankl bu kitabında; logoterapiyi keşfetmesine yol açan kendi deneyimlerini anlatıyor. Toplama kamplarında uzun süre kalan Frankl, varoluş sorunlarının içyüzünü ortaya çıkarmayı başarmış. Toplama kamplarında ailesini ve herşeyini kaybeden yazar yine de yaşamın sürdürmeye değer olduğunu savunuyor.
“Sevilen
insanlara ilişkin sıkı sıkıya koruna imajlar, din, keskin bir mizah duygusu,
hatta doğanın iyileştirici güzelliklerine (bir ağaca, günbatımına) kaçamak
bakışlar yoluyla, yaşanan açlığa, korkuya ve haksızlık karşısındaki derin
öfkeye katlanmak mümkün olabilmektedir.”
“Yaşamak acı
çekmektir, yaşamı sürdürmek, çekilen bu acıda bir anlam bulmaktır”
Yazar onca
çektiği acıya rağmen ne karamsar ne de pek çok psikiyatr gibi dine karşı....
Mutluluğun ve başarının kendiliğinden olması gerektiğini, ona aldırış
etmezseniz kendiliğinden gerçekleşmesine izin verirseniz onun sizi bulacağını
söylemekte.
Kuru teorilerin
yerine yaşanmışılıların damıtıldığı, varoluşçu psikolojiyi incelemiş veya
insanı sürükleyen hayatın gerçek anlamını arayanların çok severek okuyacağı ve
kütüphanesinde bulundurması gereken bir kitap.
KİTAPTAN BAZI SEÇMELER
“Toplama
kamplarında yaşayan bizler, o kamptan bu kampa koşan, ellerindeki son ekmek
kırıntılarını vererek başkalarını teselli etmeye çalışan insanları
anımsayabiliriz. Sayıları az olabilir ama bu bile, bir insandan bir şeyin
dışında herşeyin alınabileceğini yeterince gösterir: İnsan özgürlüklerinin
sonuncusu: yani belli koşullar altında insanın kendi tutumunu belirlemesi,
kendi yolunu seçmesi.”
“Acı, nevrotik
bir semptom olmaktan çok, özellikle varoluşsal engellemeden kaynaklanıyorsa,
insanca bir başarı da olabilir.”
“Yaşamak için
bir nedeni olan kişi, hemen her nasıl’a dayanabilir” Neitzsche
İnsanın gerçekten
ihtiyaç duyduğu şey, gerilimsiz bir durum değil, daha çok, uğruna çaba
göstermeye değer bir hedef, özgürce seçilen bir amaç için uğraşmak ve mücadele
etmektir.”
“Herkesin
yaşamında özel bir mesleği veya uğruna çaba harcanacak bir misyonu, yerine getirilmeyi
bekleyen somut bir görevi vardır. Ne onun yaşamı değiştirilebilir ne de yaşamı
tekrarlanabilir. Bu nedenle herkesin işi, bunu yürütmeye yönelik özel
fırsatları kadar eşsizdir.”
“Kişi , hizmet edeceği bir davaya ya da seveceği bir insana
kendini adayarak ne kadar çok kendini unutursa, o kadar çok insan olur ve
kendini de o kadar çok gerçekleştirir”
“Yaşamın
anlamını üç farklı yoldan gerçekleştirebiliriz. 1. Bir eser yaratarak ya da bir
iş yaparak 2. Bir şey yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek 3. Kaçınılmaz
acıya yönelik bir tavır geliştirerek.... yaşamda anlam bulmanın ikinci yolu,
bir şey-iyilik, doğruluk, güzellik gibi- yaşamak, doğayı ve kültürü yaşamak,
son ve bir o kadar önemlisi de olanlara eşsizliği ile bir insanı yaşamaktır.
Yani onu sevmektir.
“Sevmediği
sürece hiç kimse, bir başka insanın özünün tam olarak farkına varamaz. Sevgisi
yoluyla insan, sevilen kişideki temel kişilik özelliklerini ve eğilimlerini
görebilecek duruma gelir ve dahası, ondaki gerçekleşmemiş olan ancak gerçekleştirilmesi
gereken potansiyelleri görür. Sevdiği insanın, ne olabileceğinin ve ne olması
gerektiğinin farkına varmasını sağlayarak potansiyelini gerçekleştirmesini
sağlar.”
“İnsan, olası
olduğunda, dünyayı, daha iyiye doğru değiştirebilme ve gerektiği takdirde de
kendini daha iyiye doğru değiştirebilme yetisine sahiptir.”
“Son günlerde,
en çok saygı duyulan insanların, büyük sanatçılar, ünlü bilimciler, büyük
devlet adamları ya da sporcular değil, yaşadıkları kötü kaderin başı dik
efendisi olmayı başaran insanlar olduğu anlaşılmaktadır.”
Haluk Akalın